DİZİLERİN OLUMSUZ ETKİLERİ
Aile toplumun en temel öğesidir. Aile, cinsellik, neslin devamı, toplum huzuru gibi birçok görevi yerine getirmekle birlikte bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan sevgi... İhtiyacı, psikolojik gelişim, eğitim, kültürel değerleri kazanma gibi temel ihtiyaçlarını karşıladığı en öncelikli kurumdur. İnsanın kendisini güvende hissettiği, yalnızlıktan kurtulduğu, sevgisini, üzüntüsünü paylaştığı, gündelik hayatın koşuşturmasından uzaklaşıp huzura erdiği yer ailesidir.
Aile toplum ağacının meyvesi olduğu gibi aynı zamanda da çekirdeğidir. Dolayısıyla ailedeki problemler toplum kaynaklıdır ve bu problemler toplumun bütününü ilgilendiren ve çöküşüne sebep olabilecek hayati meselelerdir. Bu çöküşe sebep olmada toplumdaki önemli kurumlardan medyanın payı inkâr edilemez. Kitle iletişim araçlarının insan tutum ve davranışları üzerindeki etkilerinin çok güçlü olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir.
Medyadaki bazı dizilerin olumsuz etkisiyle toplumdaki aile kurmak ve çocuk sahibi olmak eski değerini yitirmekte ve evlenmemek nikâhsız aşk birlikteliği yaşamak kabul edilebilir sıradan bir yaşam tarzı olarak gösterilmektedir. Diziler, ölene kadar sürdürülmesi için söz verilen evliliklerin, ihanetlerle, entrikalarla yıkıldığını gösteren örneklerle doludur.
Bireye ve topluma sağladığı önemli yararlarla toplumun ve bireyin vazgeçilmez öğesi olan aile, evlerimizin başköşesine oturan televizyondaki bu yayınlarla özellikle milli ve manevi değerlerden yoksun bazı dizi filmlerle dejenere olmaktadır.
Seyredenlerini ekran başına bağlayan bu diziler nikah, mahremiyet, vefa gibi değerleri gereken önemiyle konu edinmez. Eğitici nitelikli dizi filmlerin hemen hemen görülmediği ekranlarda maalesef Türk aile yapısına ve yaşantısına uygun olmayan görüntüler hakim olmaktadır. Nitekim okul çağındaki genç kızlar için hayatın gerçeklerinden uzaklaşıp tozpembe bir dünyada yaşamasına imkan sağlayan, arkadaşlık ilişkilerinin daha da cinsel boyutlara indirilmesini meşrulaştıran ve gençleri bu yönde bir hayat tarzını benimsemeye iten diziler var. Fırtına-gerginlik dönemi diye adlandırılan ergenlik çağının içerisinde bulunan gençler için şiddetin egemen olduğu, çalışarak hayatı kazanmak yerine kısa yoldan köşeyi dönmenin konu edindiği diziler var. Nitekim Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Zeynep Gültekin’in hazırladığı yüksek lisans tezinde ele alınan bir dizinin 55 bölümünün faaliyet raporunda şu rakamlar ortaya çıkmıştır: 411 cinayet, 152 yaralama, 137 saldırı, 147 dayak, 155 tokat, 175 kavga, 110 işkence, 3 tecavüz, 191 taciz, 145 silahlı çatışma, 226… çıkmıştır.” Yine başka bir araştırmada bir çocuğun 12 yaşına kadar 13 bin 400 ölüm dahil 101 bin şiddet olayını televizyonda izlediği ortaya konmuştur.
Halkın beğenisine sunulan bu yayınların toplumun değerleriyle beklentileriyle uyuşması ailelerin ve toplumun geleceği açısından hayati öneme sahiptir.
Vatandaşlarımızın Türk aile yaşamına uygun olmayan şiddeti, cinselliği, nikahsız yaşamayı özendiren bu filmlere karşı daha duyarlı olmalarını, vatandaşların rahatsız olduğu televizyon programları hakkındaki şikayetlerini 444 1178 numaralı telefon yada burayı tıklayarak RTüK e bildirmelerini aile hayatının korunması ve toplumun geleceği hususunda önemli görmekteyiz.
Aile hayatının korunması ile ilgili medyaya da düşen görev, dizileri ve diğer yayınları ile ahlaki değerleri yıpratan, toplumun kendine ait özelliklerinin yok olmasına yol açan, şiddeti, cinselliği, alkol kullanımını özendiren yayınlardan uzaklaşıp evrensel kültür değerlerini tanıtan, milli ahlak, terbiye ve değer çizgisinde kendine düşen kılavuzluk vazifesini yerine getirerek eğitici, aydınlatıcı yol gösterici olmasıdır.
Yarıyıl tatili için öğrencilere 5 öneri
Yarıyıl tatilinde tempolu bir ders çalışma süreci olmamalı. Ama bu, tatilin bomboş, plansız, TV ve bilgisayar başında geçeceği anlamına da gelmiyor. Basit bir planlama ve stressiz bir öğrenme süreci öğrenciyi yeni döneme ve hayata hazırlayabilir.
Yarıyıl tatili öğrenciler için dinlenme, yeni eğitim dönemine hazırlanma için çok önemli bir fırsat niteliğinde. 2 haftalık süre "boş zaman" gibi algılansa da kaliteli bir hayat için "boş zaman" olarak adlandırılan dönemlerin iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
"Boş zaman" kişiliği geliştirme ve beceri edinme açısından hayati bir fırsattır. Bu zamanların iyi değerlendirilmesi, çocuklarımızın mutluluğu ve hayata bakışlarının güzelleşmesi olarak sonuç verir. Ailenin yaşadığı yere ve imkânlarına göre, sportif, sanatsal, beceri eğitimleri gibi faaliyetlerle bu zaman dilimi değerlendirilebilir. Bu ara dönemi hem çocuk hem de anne baba olarak ele alıp, programlı ve planlı hale getirmekte fayda var. Plan ve programın yapımında genellikle, gönüllülük esas olmakla birlikte, ileriye dönük özellikleri elde edebilmek için bazen otoriter davranışlar da sergilenebilir. Bu planlı dönemi bazı aşamalar şeklinde ele alabiliriz:
1. adım: Tatil planınız hazır mı?
Çocuğumuzun hangi davranışı kazanmasını, hangi konuda yoğunlaşmasını arzu ediyorsak, bunu birlikte belirlemeliyiz. Bunlar arasında güzel konuşma-yazma, girişkenlik, basketbol, masa tenisi, futbol, kitap okuma, ev işlerinden anlama, sayısal-sözel derslerde daha başarılı olma, resim yapma, müzikle ilgilenme, yabancı dilini geliştirme, kardeşleriyle anlaşma, kırıcı davranmama gibi birçok davranış sıralayabiliriz.
2. adım: Listeniz var mı?
Günlük mutat olarak yapılan, kahvaltı, öğle ve akşam yemek saatleri belirlenmeli. Ev içinde yapabileceği kitap okuma, test çözme, ev işlerine yardım gibi veya dışarıda gerçekleştireceği basketbol oynama, müzeye gitme, arkadaşlarıyla birlikte olma gibi etkinlikler bu saatler arasına yerleştirilmelidir.
3. adım: Ayrıntıları ihmal etme
Günlük yapılacak işin detayları ve niteliğinin belirlenmesinde gerekirse öğretmenlerinden veya uzman kişilerden yardım alınabilir. Okuyacağı kitabın, çalışacağı ders konularının ve çözeceği soru kaynaklarının belirlenmesi, bunların ne kadar zaman içinde bitirileceği kararlaştırılmalıdır.
Hangi film, tiyatro, spor müsabakası veya alışveriş ve eğlence merkezine ne zaman ve kimlerle gidileceği konuşulmalıdır. Bunlar bir ödül olarak sunulacaksa, hangi davranışların nereye kadar yapılması gerektiği açıklanmalıdır.
İngilizcesini mi geliştirmesini istiyorsunuz, kimden veya hangi kaynaktan yararlanacak? Günlük kaç kelime ezberlemeli? Mini çeviriler mi yapacak? İngilizce bilen biriyle mi pratik yapacak? Öğrenimini kolaylaştıracak cazip materyaller var mı?
Bilgisayar veya internette ne yapmak istiyor, siz ne yapmasını istiyorsunuz. Çocuğunuzdan sizin de bildiğiniz bir konuda internette araştırma yapmasını isteyebilir veya beceri oyunlarının olduğu sitelere yönlendirebilirsiniz.
Sabahtan akşama kadar bilgisayar veya televizyonun başında zaman geçirmek tehlikeli bir bağımlılıktır. Bunun için Tv'de ne seyredeceğini önceden planlayabilirsiniz.
Arkadaşlarıyla nasıl ve nerede beraber olacaklar? Siz arkadaşlarını ve ailelerini tanıyor musunuz?
Çocuğumuza güvenelim. Fakat güven kontrole mani değildir. Arkadaşları ile ne yapacaklarını bilmek en doğal hakkınız.
Siz hangi vakitlerde onlarla birlikte olup, hayatınızı veya beklentilerinizi paylaşacaksınız? Bu dönemde çocukla geçireceğiniz her an çok değerlidir. Nitelikli beraberlik sağlanmalıdır. Siz çalışıyor olabilirsiniz; ama onlar tatilde.
4. adım: Program işliyor mu?
Yapılan plan ve programın işleyip işlemediği, bir değişiklik yapmak gerekir mi, sorun var mı, işliyorsa takdir edilmesi, işlemiyorsa sürece müdahale edilmesi gerekebilir. Kısaca programın kâğıt üzerinde kalmaması sağlanmalı. Bütün aile fertleri üzerlerine düşeni yapmalı. Kontrol soru sorarak veya bizzat görerek ve dinleyerek olabilir. Bu aşamada çocuğumuzla iletişimimiz, yargılamaya, suçlamaya dönüşmemeli.
5. adım: Değerlendirme
Programlar günlük olarak veya faaliyetlerin değişik aşamalarında, özellikle bitiş zamanında değerlendirilmelidir. Sevinç, üzüntü, başarı veya başarısızlık ele alınmalıdır.